Kur'ân'da bu kimseler muhacirler olarak anılmış ve Allah'ın onların kötülüklerini örteceği (Âl-i İmrân, 3/195), onlardan razı olduğu, onlar için cennetler hazırladığı (Tevbe, 9/100), onların hakîkî mü'minler olduğu (Enfâl, 8/74), Allah katındaki derecelerinin büyük olduğu (Tevbe, 9/20) ve Allah'ın rahmetine mazhar olacakları (Bakara, 2/218) bildirilmiştir. Çünkü muhacirler; îmanları uğruna yurtlarını terk etmişler, Allah yolunda eziyetlere uğramışlar, müşriklerle savaşmışlar (Âl-i İmrân, 3/195), mallarını ve canlarını ortaya koymuşlardır (Enfâl, 8/72).
Allah'a kulluk etmesi için yaratılan (Zâriyat, 56/51), ancak bulunduğu bir yerde bu görevini yerine getiremeyen, ibadet edebileceği bir yere de hicret etmeyen böylece nefsine zulmeden insan Kur'ân'da kınanmıştır (Nisâ, 4/97). "Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek çok yer bulur, bolluk bulur..." (Nisâ, 4/100). Çünkü "Allah'ın arzı geniştir" (Zümer, 39/10).
Hicret kavramı, Kur'ân'da göç etmenin dışında Allah'a eş koşmak ve puta tapmak gibi çirkin davranışlardan (ricz) kaçınmak (Müddessir, 74/5) ve bir insanın yanından ayrılmak (Meryem, 19/46; Nisâ, 4/34) anlamında da kullanılmıştır.
Hz. Peygamber (a.s.), "muhâcir, Allah'ın yasakladığı şeyleri terk eden kimsedir" (Buhârî, Îmân, 4-5) sözü ile hicret kavramına mecâzî bir anlam da yüklemiştir. (İ.K.)
KAYNAK: http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=1656
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder